TAB

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Gözlerindeki Giz / El Secreto De Sus Ojos (2009)




  • Vizyon Tarihi: (2s 9dk
  • Yönetmen:Juan Jose Campanella
  • Başroller:Ricardo Darin, Soledad Villamil, Guillermo Francella, Pablo Rago, Javier Godino
  • Tür:Dram, Gizem
  • Ülke:Arjantin, İspanya
  • Puanım:6









İspanyolca filmlere oldum olası sempatim olduğunu düşünecek olursak itiraf etmeliyim ki, El Secreto de Sus Ojos da diğer hispanik filmler gibi 1-0 önde başladı benim gözümde. Açıkcası oyuncular tanıdık değildi. Yönetmenin de başka bir filmini daha önce izlememiştim. Filmi izledikten sonra yaptığım kısa bir araştırma ile diyebilirim ki, hem yazıyor, hem yönetiyor hem de yapımcılığını üstleniyor. Televizyon ve film sektörünün perde arkasındaki bütün rolleri tek başına dev kadro olarak üstlenebilir hale gelene kadar işine bağlanmış sevgili Campanella.


Gelgelelim pek sevgili El Secreto De Sus Ojos isimli filmimize. Film başlar başlamaz çok eskilere götürüldüğümüzü anlıyoruz. 1970'ler Arjantin'ini gösterdiğini filmi izledikten sonra internetten kontrol ederken öğrendim ben fakat dediğim ki filmin taa en başından bunu anlamak zor değil. Filmdeki hispanik etkileri de görmemek imkansız. Filmin en heyecanlı noktasında dahi hissettiğimiz bu etkiyi sevmiyorsanız, diyebilirim ki bu film sizi sarmayacak ve sıkılacaksınız. Şayet sevgili ABC bu filmi izlerken pek bir sıkıldı. Sürekli olarak bir değişim, olay, ekşın anı bekledi. Eğer siz de ABC gibiyseniz diye önceden uyarayım. Bu film sonunda bile, ki sonu insanlık adına konmuş son derece duyarlı bir son, şaşırmayacaksınız. Nasıl ki ben Fransız filmlerinin sakinliğinden, filmin alt metinlerine rağmen hoşlanmıyorsam bu da öyle bir şey olacak sizin için.



Eğer yukardaki dediklerime aldırış etmeyip izlemeye karar verirseniz; filmin başında geçmiş ve bugün arasında gelgitler yaparken biraz kaybolsanız bile filmi yakalamak o kadar zor olmayacak. Başroldeki oyuncumuzun başarılı bir şekilde yapılan yaşlandırma makyajı belki beni etkilediği kadar sizi de etkiler. Bana göre gayet yerinde ve güzel yapılmıştı. Fakat kadın oyuncu başından bu yana bana ve ABÇ'ye yaşlı olarak gözüktü, bu yüzden aynı şeyi onun için demek çok da doğru olmayacak. 
Makyajı onu bunu takılmayı geçip konuya tekrar gelecek olursak: Filmin konusu  bir cinayet ve bu cinayetin katilinin adaletten kaçışı üzerine kurulu. Cinayet sahnesi oldukça sakin bir şekilde ekrana yansıyor. Abartılı mimiklerle başrol oyuncumuzun cinayetten ne kadar etkilendiğini fark ediyoruz ve bunun peşini bırakmayacağını da hemen yine oracıkta fark edebiliyoruz. Kızın ölüm tarzından çok, kızın ölmeden önceki hali de önemli gibi algılanıyor nedense film sırasında. Ya da bana öyle geldi bilmiyorum. Sonra filmdeki esas oğlan polis mi avukat mı ben pek anlamadım, dedektif gibi bir şey de olabilir, ama dayak yediği bir sahne var bir yumrukta alt edilebiliyor olması alıştığımız Amerikan filmlerinde kahraman polisleri anımsatmadığından filmi tekrar garipsiyorum. (Bu arada esas oğlanımız Benjamin Esposito federal bir hukuk görevlisi.) 

Futbol maçı sahnesi rivayetlere göre çok zor çekilmiş ve bir ton alternatif kayıt da yapılmış. ABC'ye göre -ki kendisi kombine bilet alır ve maçlara gider- çok da gerçekçi bir sahne değilmiş bu sahne(Z.Ö.G.E(ABC):sonradan öğrendim ki Racing-Santander olan değil- bu sahnede Huracan'la mücadele ediyor ve burası Huracan'ın sahası.Dolayısıyla 40000 kişilik Racing stadyumu yerine Huracan Stadyumunda deplasman tribünü için ayrılmış 4000 kişilik yerde adamı aramak mantıklı durabilir). Ben bilmiyorum bunu o biliyor tabi. Yine de dönemin Arjantin'inde belki futbol öyledir.

Filmin isminin nereden geldiğini anladığımız iki sahne var. Bunlardan biri dedektifimizin katilin kim olduğunu keşfediş sahnesi. Eski resimler içinde kadına bakışından fark ediyor bizim katili. Arkadaşı ve kendisi ne yaparsa yapsın bu katil bir şekilde yargıdan kaçıyor. Bunun sonucu olarak arkadaşı (ki bu arkadaşı da alkole bağımlılığı yüzünden karısı tarafından evden atılmış) filmin bir kısmında kendini onun için feda ediyor. Bunu taa filmin sonunda anlıyoruz. Zira film boyunca o adamın alkolik olmasının ve karısının bu filme dahil edilmesinin anlamı çok da net bir şekilde belli değil. Ama bu film de o filmlerden sanırım, hani şu filmin başında çakılan çiviye, filmin sonunda baş roldeki kişinin asıldığı filmler gibi. Gerçi en sonunda şok olsun diye, ABC sürekli katille, kurbanın kocası arasında gay ilişki beklemesine rağmen sonuç bu olmadı. Hani bekliyoruz bekliyoruz ya bir çözülme anı. I ıh. Çok şok olmayacaksınız demiştim. 

Filmin isminin ikinci kez karşımıza çıktığı nokta da esas adamımızın yıllar sonra kurbanın kocasının gözlerinin içine bakıp filmi çözümlediği nokta oluyor. Çözümlemeler sırasında Esposito'nun kendi hayatıyla bu olayı bütünleştirmeyi kullandığını da filmdeki flaş sahnelerden anlayabiliyoruz. Sanırım burada seyirciye verilmek istenen şeylerden biri de olaylar arasındaki görünmez bağlar üzerine kurulu.

Sonuca gelecek olursam; bir insan için en ağır insancıl cezaya( ki bunu anlatmayacağım burada)   çarptırılan katilin ölümünü filmde görmedik. Bu yüzden öfkemiz de filmle birlikte sessizce söndü, pustu içimize. 

Eğer sakin sakin merak ederek, büyük Amerikan heyecanlarından, müziklerinden uzak durarak, İspanyolca diyalogları yakalamaya çalışarak film izlemek size keyif veriyorsa bu filmi izlemenizi önerebilirim.
Ben de çok bayıldığımı söyleyemem hani hep ABC sevmedi, ABC pis dedi, kaka dedi gibi oldu ama bunu da not düşeyim bari; o sanırım benden çok puan verdi bu filme :D

Sevgiler

png

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder