TAB

7 Eylül 2013 Cumartesi

Einstein Kesişimi/Samuel R. Delany



einstein-kesisimi-samuel-r-delany
Kitap: Einstein Kesişimi

Yazar: Samuel R. Delany

Orijinal adı: The Einstein Intersection

Yayıncı: İthaki Yayınları

Tür: Bilim Kurgu

Sayfa Sayısı: 194

Puanım: 8






Delany'e  çoğu kişinin sevdiği Triton adlı bir yapıtı varken, riske girip daha az sevilen bir eserini,Einstein Kesişimi'ni, okuyarak başladım.Daha az sevilme düşüncesine nereden kapıldım derseniz;sahaflarda diğer BK kitaplarına nazaran daha çok bulunan bir kitap.Triton'u belki bir kez gördüm o yüzden görürseniz alın hemen.





Kitabın öncesinde de sonrasında da yorumları, eleştirileri okumasını seven biri olarak(tabi öncesinde okurken spoiler yememek için daha dikkatli okuyorum.) birkaç yerde, yine böyle araştırırken, çevirisinin iyi yapılmadığının serzenişinde bulunan insanlar gördüm.Açıkçası okurken bunun sıkıntısını pek görmedim.Bence asıl sıkıntı kitaba girebilmek.Delany bence anlatımına birçok alegori kattığı için bunların hepsini  bir anda kavramak zor oluyor.Çoğunlukla mitolojiden yararlanılsa da bu konuda birçok edebiyat türünden alıntılara,örneklere rastlayabiliyoruz.

Kitap,insanlığın terk etiği bir dünyada geçiyor(Ya da en azından ruhen terk ettiği). Dünyanın boşalmasını fırsat bilen bir uzaylı ırkı burayı ev ediniyor ve insanlar gibi yaşamaya çalışıyorlar.Yeni doğanlara le,la,lo gibi bir çeşit takı vererek yine sırasıyla erkek,dişi ve hermafrodit olduklarını belirtme gereği duyuyorlar. Bu bağlamda mutasyon geçiren ve artık işlevsiz gelen(insan gibi yaşama konusunda) yeni doğanları bir kafese tıkıp, ölümle yaşamı sonlandırılıncaya kadar bekliyorlar.


Karakterimiz Lo Lobey bir gün çobanlık yaparken gizemli bir şekilde öldürülen sevdiceği Friza'yı geri getirmek için bir anlamda yazarında üstüne basa basa yazdığı gibi Orpheus tarzı bir yolculuğa çıkıyor.Yine onun gibi lir çalan bir karakter.


File:DSC00355 - Orfeo (epoca romana) - Foto G. Dall'Orto.jpg



Bu kitabı okurken gülümsetmesinin sebebi 2 hafta önce Ramazan tatilinde Midilli adasına gitmiş olmam ve Orpheus'un orijinal yer kaplaması   işlemesini bizzat müzede görmem. Resimde de görüldüğü gibi  çok ustaca çaldığı lir sayesinde etrafındaki bütün hayvanlar Orpheus'a ilgi duyuyor, adeta şiirsel müziğini adeta pür dikkat dinliyorlar. Delany'de zaten bu öyküyü bir çeşit trakya gezisi sırasında Yunanistan ve Türkiye'nin de olduğu bir gezi zarfında yazıyor (Türk kahvesinden söz eden yabancı  romanlara karşı bir sempatim olmuyor değil, Delany kısa da olsa ondan da bahsetmiş.) .






Sonuç olarak kitap, bence bilim kurgu sevenlerin üstüne ayrıca daha farklı konularda okurken araştırma gereği duyabilecek kişilere göre; özellikle mitoloji konusunda. Biraz zor bir kitap ama içine girebildiniz mi bence seveceğinize eminim.


--------


Orpheus'un miti hatırladığım kadarıyla yazacaktım ama ekşisözlükte benim bildiğim haliyle yazan olmuş gayet sade biçimde "arras" adlı kullanıcı tarafından:

"Orpheus, eurydice isimli bir orman perisiyle evlenir. birbirlerini çok severler. ancak kader yine ağlarını örer. eurydice'i ormanda bir gün bir yılan sokar ve oracıkta ölür. orp­heus günlerce, haftalarca dur durak bilmeden kederden aşkını anlatmak için lirini çalar. hades bile duygulanır, eurydice'yi tekrar dünyaya bırakmaya razı olur. ancak bir şartı vardır, ölümlüler dünyasına ulaşıncaya kadar dönüp ona bakmaması gereki. orpheus tam sevdiceğiyle gün ışığına çıkmak üzereyken, gereksiz bir şekilde (ken­disini izleyip izlemediğini görmek için) dönüp arkasına bakar ve o anda hades onu yer altı dünyasına geri alır."



Bildiğiniz üzere çoğu mitin yazılı kaynağı olmadığından, farklı versiyonları var. Bu da birkaç değişiklik ile  anlatılmış "burali" adlı kullanıcı onu da paylaşayım:

"Trakyalı ozan.. hikayesi şöyle rivayet olunur;

dağ ve su perilerini kovalamaktan hoşlanan, tarım ve hayvancılıkla ilgili bilgilerin hepsini bilen, zeytincilik, hayvancılık ve özellikle de arıcılıkta üstüne olmayan aristaios günün birinde ozan orpheus'un karısı eurydice'nin peşine takılmış, kaçarken eurydice'nin ayağını yılan sokmuş, güzel kadın düşüp ölmüş.. tanrılar da aristaios'u cezalandırmak için salgın düşürmüşler arı kovanlarına, arılarının hepsi ölmüş...
eurydice'nin ölümünün ardından, orpheus öyle dokunaklı ağıtlarla dile getirmiş ki yasını, tanrılar acımış ona, gel demişler hades'ten geri al sevdiğini, ama gün ışığına varıncaya dek dönüp de bakmak yok yüzüne, yoksa eurydice duman olur gider. .öyle yapmış orpheus, karanlıkta yokuş yukarı çıkıyormuş, ardında bir gölge, bir hışırtı duyuyormuş, eurydice mi değil mi? dayanamamış, dönüp bakmış bir çırpı, o an geri dönmüş karaltı ağlaya ağlaya.. orpheus gelmiş gene ormanlarına, ama sesi de ses değilmiş artık, sızlar inlermiş yellerle. trakya kadınları kızmışlar bu haline, neden biz değil de ille eurydice diye. öylesine kabarmış öfkeleri bu yaban dişilerinin ki, yırtmışlar parçalamışlar orpheus'u, atmışlar kollarını, bacaklarını, gövdesini, başını meric nehri'ne.. başı, kolu, gövdesi de sularla akarken ozanın, eurydice, eurydice diye çağırıyormuş sesi.."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder